27 Mayıs 2019 Pazartesi

EMRULLAH EFENDİ VE TUBA AĞACI NAZARİYESİ


1.      EMRULLAH EFENDİ
       Bu rapor yakın geçmiş Türk eğitim tarihimizin önemli isimlerinden biri olan Emrullah Efendi’nin yaşamı, eserleri, ona atfedilen ve kendisinden sonra sıklıkla tartışılan ''Tuba Ağacı Nazariyesi" ile Türkiye'deki eğitim tartışmalarına giren seçkinler (elitler) eğitimi kavramı, Emrullah Efendi’nin eğitim alanındaki görüşleri, Mustafa Satı ve Emrullah Efendi’nin eğitim görüşlerindeki farklar ve bu farkların altında yatan sebepler ve son olarak Emrullah Efendi’nin öğretmen yetiştirme konusundaki görüşleri hakkında bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır.
1.1.Emrullah Efendi’nin Yaşamı
       Emrullah Efendi 1859 yılında Lüleburgaz’da dünyaya gelmiştir. Babası tüccar Ali Efendidir. Emrullah Efendi, Lüleburgaz’da tamamladığı ilk ve ortaöğreniminin ardından İstanbul’a gelerek Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Okulu)’nin lise ve yüksek kısmını bitirmiştir. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Yanya (1882), Selanik (1884) ve Halep Maarif (Eğitim) Müdürlüğü ile lise öğretmenliği yapmış, 1891’de Aydın Maarif Müdürü olmuştur. Aydın’da görev yapmakta iken siyasi nedenlerden dolayı iki arkadaşı (gazeteci Tevfik Nevzat ve avukat Güzel Hasan) ile birlikte İsviçre’ye kaçmıştır; fakat Emrullah Efendi ve arkadaşlarının müdürlüğün veznesinden aldıkları parayla kaçtıkları iddia edildiğinden haklarında tutuklama kararı çıkmıştır. Avrupa’ya birlikte kaçtığı arkadaşlarından Tevfik Nevzat, dönemin padişahı olan II. Abdülhamit'e Emrullah Efendi ve kendisinin affedilmesi için iki tane şiir yazmıştır1. Bunun sonucunda Tevfik Nevzat ve Emrullah Efendi hakkında çıkarılan tutuklama kararına son verilmiştir. Ardından Emrullah Efendi de yurda dönerek tekrar maarif hayatına atılmıştır (1900). Meclis-i Maarif üyeliğinde, Mekteb-i Sultanî müdürlüğünde ve İlmiye Dairesi'nde çalışmıştır. 8 Ocak 1908'de kurulan "Türk Derneği"nin kurucuları ve idarecileri arasında bulunduğu da bilinmektedir. Aynı zamanda Emîrî takma adıyle Servet-i Fünûn’da yazılar yazmıştır.
Hem bir fikir adamı ve eğitimci, hem de eğitim kurumlarının başında bulunan bir yönetici olarak giriştiği reform çalışmalarında idâdîleri sultânîlere çevirerek bu okullarda felsefe ve iktisat derslerini başlatmıştır. Ayrıca ibtidâî programlarına din ve ahlâk bilgisi, ülke coğrafyası ve tarihi, umumi tarihe dair kısa bilgiler, fen bilgisi, köy iktisadı ve sağlığı derslerinin konulmasını sağlamıştır. Bu arada dinî toplumların (azınlıklar) okulları üzerinde bakanlığın denetimini arttırıcı bazı çalışmalar yapmışsa da meclisteki gayri müslim milletvekillerinin karşı çıkması sonucu ayrı bir “cemaat mekâtibi” grubunu kabul etmek zorunda kalmıştır (Ergün, XXX/1-2, s. 30). Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu Türk maarif tarihinde bir “Emrullah Efendi devri” bulunduğunu, onun orta öğretime Avrupaî karakter verdiğini, modern bir dârülfünun fikrinin ona ait bulunduğunu, Ziya Gökalp’in yarı yarıya kişiliğini Emrullah Efendi’ye borçlu olduğunu belirtir (bk. Koçer, Türkiye de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, s. 173).
       Emrullah Efendi, Meşrûtiyet îlân edildiği zaman Kırklareli mebûsu oldu (1908). İki defâ Maârif Nâzırlığına getirildi. 1914 senesinde İstanbul Yeşilköy’de vefât etti. Kabri Fâtih Câmii avlusundadır.
       Emrullah Efendi, Türkiye’de ilk defâ içtimâî ve felsefî makâleler yazdı. Son zamanlarda fikrî yorgunluğu had safhaya ulaştığından unutkanlığı, dalgınlığı ile tanındı.
       Muhîtü’l Maârif isimli resimli ansiklopedisini, 1902’de bitirebilmek için büyük gayret sarf etmişse de vefât etmesi üzerine tamamlayamadı. Sonradan tek cilt olan eser, genişletilerek ve düzeltilerek 1914 senesinde yeniden basıldı.
1.2.Emrullah Efendi’nin Eserleri
Emrullah Efendi iki defa Maarif Nâzırı olmuş ve bu sırada tamamen "kendi eseri" denebilecek bazı eğitim girişimleri olmuştur. Bunlar Liseler örgütü, Eğitim Bakanlığı merkez örgütü, Darülfünun ıslahatları, Hakk-ı Telif Kânunu v.b’dir. Bunun yanısıra Emrullah Efendi'nin önemli yazıları da şunlardır:
— "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1327 Senesi Dördüncü Kongresinde Tanzim Olunan Siyasî Programa Dair İzâhnâme", Konstantiniyye 1330.
— "Yeni Muhitu'l-Maarif" (Ansiklopedi), İstanbul 1317.
Muhid’ül-Mararif: 1902 yılında, tek başına, batı tarzı ansiklopedik bir eser meydana getirdi. Eser çok geniş olarak hazırlanmıştı ve ancak birinci cildin “a” harfinin ortalarına kadar yayınlanabildi.
Yeni Muhid’ül-Mararif: Emrullah Efendi, Maarif Nazırı olduktan sonra, söz konusu eseri tamamlamak için kendisinin başkanlık yaptığı 132 kişilik bir heyet oluşturdu ancak bu eser de önceki gibi bitirilemedi. Sadece birinci cildi neşir edildi.
İzahname: Eser, İttihad ve Terakki Partisi siyasi programı ile ilgilidir. Kitabın basılış tarihi 1330’dur. Kitap dört bölümdür. Eğitim ile ilgili görüşler üçüncü bölümünde 76–88 sayfaları arasında yer almaktadır.
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti IV. Kongresi Nizamnamesi: Emrullah Efendi, İttihat ve Terakki Fırkası’nın kuramcılarından biri idi. Nizamname’de Cemiyet ile ilgili çeşitli konulara yer verilmiştir.
Gazetelerde de pek çok yazıları çıkmıştır. Bunlardan önemli olan bazıları şunlardır:
— "Usul-ü terbiye ve tedris", "Mirât-ı Maarif gazetesi 3 (28 Kânunusâni 1324), ss. 37-38.
— "Tedrisat-ı ibtidaiyye", "Mülkiye" gazetesi 23 (1326), ss. 42-64. 24 (1326), ss. 32-50. — "Terbiye ve esasları", "Sırat-ı Müstakim" gazetesi, 16 (1326) ss. 248-250 (Konferans notlan).
— "İlm-i terbiye ve tedris", "Ümmet" gazetesi, 1/6 (13 Haziran 1326), ss. 14-15; I/7 (24 Haziran 1326), s. 15; I/8 (2 Temmuz 1326) s. 14 (Emrullah Efendi'nin Dârülfünun'da verdiği derslerde tutulan notlardan).
— "İdare-i vilayet", "Yeni Muhitü'l-Maarif" gazetesi, 14 Nisan 1327 ss. 6-13; 25 Mayıs 1327 ss. 1-5.
— "Patrikhanelerin müstediyatı - Tedrisat mes'elesi ve Tanin gazetesi", "Yeni Muhitü'l-Maarif" gazetesi, 20 Ağustos 1327 ss. 1-13.
— "Darülfünunda inzibat" ("Darülfünun inzibatına müteallik Nizâmnâme lâyihasının esbab-ı mucibe mazbatası")
1.3.Tuba Ağacı Nazariyesi
       Türkiye’de yeni maarif sistemi Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in kurduğu ilköğretim ve yükseköğretim kurumu ile başlar. Bu dönemde üniversite kurulması için birkaç başarısız denemenin ardından, Meşrutiyet’in ilk yıllarında maarif reformuna nereden başlanacağı konusu gündelik gazetelere kadar bütün basını uğraştıran bir mesele olmuştur. Bu sırada ortaya atılan iki teori vardır. Bunlardan biri Satı Bey’in maarif ıslahına ilköğretimden başlanması gerektiği fikri (Gündüz, 2010), diğeri ise Emrullah Efendi’nin Tuba Ağacı Nazariyesi’dir. Tuba Ağacı, kökleri sıradan bir ağacınki gibi toprağa bağlı olmaktansa havada duran bir cennet bitkisidir. Bu nedenle eğitimde hiyerarşik düzenin yükseköğretimden ilköğretime doğru olması gerektiğini savunduğu nazariyesine Tuba Ağacı Nazariyesi denmektedir. Emrullah Efendi bu fikrini bütünüyle gerçekleştirememiş, bununla birlikte mümkün olduğunca ilköğretimi teşkilatlandırarak işe başlamış, onun bu fikri daha sonra Darülfünun tarafından da benimsenerek bugüne kadar birçok taraftar bulmuştur. Tanzimat sonrasında ortaya çıkan birçok fikir hareketliliği içerisinde ‘medeniyetçiler’ diye bilinen ve günün siyasi icaplarına ayak uydurarak ölçülü bir düşünce tarzını benimseyen, Osmanlı birliğini korumak üzere Osmanlı-İslam geleneklerine sadık kalarak Batılılaşmayı amaç edinen, bunu da ancak eğitim ve öğretim yoluyla başaracaklarına inanan kesimin önde gelen isimlerinden biri de Emrullah Efendidir (Ülken, 1998; Kazıcı, 1995). Emrullah Efendi (1858-1914) tanınmış bir ilim ve fikir adamıdır. Birçok ilmi faaliyetleri yanında siyasetle de meşgul olmuş, 1909-1914 tarihleri arasında Maarif Nazırı olarak görev almıştır. Emrullah Efendi ilmi ve fikri çalışmaları yanında daha ziyade maarif nazırlığı sırasında gerçekleştirdiği eğitim reformları ve Tuba Ağacı nazariyesi ile tanınmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitim-öğretimin planlama ve programlamasında Emrullah Efendi’nin “Tuba Ağacı Nazariyesi” olarak tanımlanan eğitim faaliyeti öne çıkmaktadır. Bu çalışmanın en temel özelliği, devletin içte ve dışta büyük problemlerle boğuştuğu bir dönemde, yerel kaynaklardan yola çıkılarak üretilen öncü bir eğitim teorisi özelliğine sahip olmasıdır. Ne var ki bu teori sosyal ve siyasi şartlar nedeniyle bütünüyle uygulanamamış, bununla birlikte kısmen uygulanabilen yönleriyle yükseköğrenimde bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu çalışmada eğitim tarihimiz açısından Emrullah Efendi’nin Tuba Ağacı nazariyesi olarak bilinen eğitim anlayışının yükseköğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde tekrar göz önünde bulundurulması gerektiği irdelenmiştir.
1.4.Emrullah Efendi’nin Eğitim Görüşleri
Emrullah Efendi’ye göre:
1- Meşruti bir hükümette terbiyenin esası hürriyettir. Hürriyet ilimle kaimdir; bilgisizlik ile hürriyet bir arada durmaz.
2- Eğitim hürriyeti için eşitlik de olmalıdır. Eşitlik aynı olmak demek değildir. Eğitimde eşitlik okula kabul edilirken ve öğrenim süresince öğrencilerin eşit muamele görmesidir.
3-Eğitim din hükümlerine ve vatan menfaatlerine uygun olmalıdır.
Emrullah Efendi’ye göre Eğitim Bakanlığı siyasi bir bakanlıktır. Belli başlı üç amacı vardır:
1)İlmi himaye etmek
2)Vatandaşlara genel eğitim vermek
3)Eğitim yoluyla Osmanlı birliğini sağlamak
Emrullah Efendi’nin ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretime yönelik çalışmalarını aşağıdaki başlıklar altında inceleyebiliriz. (Ergün: 1996; Akyüz: 1997):
1. Dil Eğitimi: Darulfünun’da bir dil şubesi aşılmasını sağlamıştır. Burada Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Arapça, Farsça ve Rusça dilleri öğretildiği gibi isteyen öğrenciler bu dillerin edebiyatlarını da öğrenebileceklerdir. Açılan bu derslere yaklaşık bin civarında istekli öğrencinin katıldığı belirtilir.
2. Hazırlık Sınıfları: II. Abdülhamit döneminde okuyamadıklarını iddia eden birçok kişi Darulfünun’a kaydolmuştur. Bunların çoğu idadi mezunu olmayan medrese çıkışlı ileri yaştaki kişiler idi. Bu durum karşısında birçok önlem düşünülmüş ve nihai olarak hazırlık sınıflarının açılması sağlanmıştır. Başlangıçta bir ardından iki yıl olarak düzenlenen bu sınıflar Darulfünun Hukuk Mektebi’ne başlayacaklar için hazırlık niteliği taşıyordu. Ayrıca Emrullah Efendi orta öğretimdeki iyileşmeler sağlanıncaya kadar bu tür hazırlık sınıflarının üniversiteye geçişte önemli bir boşluğu dolduracaklarını da düşünüyordu.
3. Eğitimin Merkezileştirilmesi: Ülke genelinde uygulanacak bütün eğitim çalışmaları için şu çerçeve ilkeler belirlenmiştir. Din ve ahlak öğretimine öncelik vermek. Eğitimde Osmanlı ruhunu canlı tutmak. Pratik değeri olan konulara öncelik vermek. İbtidai ve rüşdiyelerde askeri talimler yaptırmak. Bu temel ilkeleri belirleyen Emrullah Efendi, teftiş ve denetimler aracılığıyla eğitimde birliği ön plana çıkarmaya ve ülke genelinde eğitim seviyesini kurumsal yapılanmalar yoluyla geliştirmeye çalışıyordu. Ayrıca Hukuk Mektebi’ndeki şubeleri de en aza indirmek için çaba göstermiş ve bu mektebi ortak dersler okutuluyor gerekçesiyle iki şubeye indirmiştir.
4. Mesleki Diploma: Daha önce uygulanan birçok üniversite çıkış sınavına karşı gelerek özellikle Hukuk Mektebi’nden mezun olanlara Mülazemet rüusu ve Müderrislik rüusu gibi iki farklı diploma verilmesini sağladı. İlk diploma sadece normal mezuniyeti ifade ederken ikinci diploma ders vermeyi de içermekteydi.
Emrullah Efendi’nin eğitim politikasında kendisinden önce Eğitim Bakanlığı yapmış olan Mustafa Nail Bey (1861-1992)’in çalışmalarının ve hazırlıklarının da büyük etkisi vardır. Emrullah Efendi’nin etkinlendiği bu çalışmalardan başlıcaları:
1)      Bütün Osmanlı okullarındaki eğitimin birleştirilmesi çalışmaları
2)      Eğitim alanında yeni yasal düzenlemeler ve ilköğretmen okullarının yeni düzeni
3)      Gayrimüslim okullarına müdaheleler
       Görüldüğü gibi Tuba Ağacı Nazariyesi eğitim tarihimizin eğitim politikalarına yön veren önemli felsefi adımlardan biridir. Bu nazariyeden hareketle yükseköğretim politikasının şekillenmesi ve yeni birçok uygulamanın hayata geçirilmesi söz konusu olabilir. Bu anlamda günümüz yükseköğretim politikalarını yeniden düşünmek ve geçmişle ilişkili olarak yeni politikalar üretmek mümkün olabilir.

1.5. Mustafa Satı Bey ve Emrullah Efendi
       “Türk eğitim tarihi açısından eğitimde yenileşme nereden başlamalı?” sorusu ve bu soru temelinde özellikle Emrullah Efendi ve Satı Bey arasında geçen II. Meşrutiyet dönemindeki tartışmalar önem arz etmektedir. Tartışmada, Emrullah Efendi, eğitimde yenileşmenin yükseköğretimden başlatılması gerektiğini “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” teorisi ile savunmuştur. Satı Bey ise bu teoriye karşı çıkarak eğitimde yenileşmenin ilkokuldan başlatılmasının daha iyi olacağını ifade etmiştir. Söz konusu tartışma için aslında birçok açıdan halen güncelliğini korumakta olan bir tartışma olduğu söylenebilir. Zira 21.yy’daki Türkiye koşulları göz önünde bulundurulduğunda; eğitimde kapsamlı bir yenileşmenin gündeme getirilmesinin ülke geleceği açısından faydalı olacağı düşünülmektedir2.
       Emrullah Efendi nitelikli bir toplumda eğitimin gelişebilmesi için, öncelikle nitelikli bir yükseköğretimin gerekliliğini savunmuş ve bunu Tûba Ağacına benzetmiştir. Satı Bey ise bu fikre şiddetle karşı çıkmış, toplumda nitelikli bir eğitimin öncelikle nitelikli bir ilköğretim sistemine bağlı olduğunu ve zayıf bir ilköğretimin temelleri üzerine sağlam bir yükseköğretimin geliştirilemez olacağını savunmuştur (Doğan, 2012: 360-361). Satı Bey’e göre Tûbâ Ağacı Nazariyesi’ni savunanlar temelde iki iddia da bulunabilirler. Bu iddialardan birincisi, herşeyden önce bize yükseköğrenim görmüş bir aydınlar topluluğu lazımdır şeklindedir. İkincisi ise tüm toplumlarda, önce yükseköğretim geliştirilmiş, sonra ilköğretim ele alınmıştır (Akyüz, 2011: 302) iddiasıdır. Ancak temelde tartışmayı alevlendiren, yani II. Meşrutiyet döneminde eğitimde reformun üstten mi alttan mı başlaması gerektiğine yönelik Satı Bey ile Maarif Nazırı Emrullah Efendi arasında geçen Tûbâ Ağacı Nazariyesi tartışmasının dozunu artıran, Satı Bey’in “Maarif Islahatı Hakkında” başlığı ile 1909’da Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye sunduğu dilekçe olmuştur. Bu dilekçede Satı Bey, maarifin (eğitimin) bütün şubeleri arasında şiddetli bir irtibatın var olduğunu; dolayısıyla maarifin hiçbir şubesinin ve eğitim öğretimin hiçbir derecesinin diğerlerinden ayrı olarak düzeltilmesi veya geliştirilmesinin mümkün olmadığını savunmuştur.
2 2Polat, M. & Arabacı, İ (2015): “Emrullah Efendi ve Satı Bey’den Günümüze: Eğitimde Yenileşme Sorunsalı. Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, ss.35-43.
Zira yükseköğretimin ilerlemesi ve gelişmesi onların öğrencisini yetiştirmekte olan ilk ve orta öğretimin ilerlemesine ve gelişmesine bağlıdır, şeklinde eğitimde reforma ilişkin
görüşlerini net bir biçimde açıklamıştır. Bu nedenle “Pedagoji bilmemekle” itham ettiği Nazırla olan görüş ayrılıkları çok yayılmış ve buna yönelik uygulamaları, aynı zamanda onun Darülmuallimîn’den istifa etmesine sebep olmuştur. Tartışma ise Satı Bey Türkiye’den ayrılıncaya kadar devam etmiştir (Gündüz, 2010).
1.6.Emrullah Efendi ve Öğretmen Yetiştirme
Emrullah Efendi, gerek yazdıkları ile gerekse maarif nazırlığı sırasında yaptığı çalışmalar ile öğretmen yetiştirme tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Emrullah Efendi’nin Maarif  Nazırı ve bir eğitim insanı olarak öğretmen yetiştirme ve öğretmenlik kurumu ile yaptığı yenilikler aynı zamanda II. Meşrutiyet Dönemi’nde eğitim alanında yapılan ıslahatların en önemli ve en kapsamlılarını teşkil etmekteydi.  

Emrullah Efendi, Bakan olduğu zaman verdiği bir demeçte 70.000 öğretmene ihtiyacımız bulunduğunu, bu geniş ihtiyaçlar karşısında imkânların çok dar olduğunu; ancak "maarifin temeli maarif-i ibtidaiye" olduğu için, Bakanlığın çalışmalarında en büyük yeri ilköğretim çalışmalarının alacağını söylüyordu. Daha sonra da bina, para, öğretmen yetiştirme ve bulmayı temel alarak geniş bir çalışma programı yaptı. İlköğretimdeki bazı harcamaları yörelerine yükleyen bazı kararlar aldı, öğretmen yetiştirme hususunda Mustafa Nail Efendi zamanında başlayan çalışmalara devam etti, denetim esası üzerine dayanan bir İlköğretim yasası taslağını Meclis'e sundu.
Emrullah Efendi zamanında Meclis'e sunulan ilköğretim yasa tasarısının hazırlanma çalışmaları kendisinden önceki dönemde başlamıştı. Ancak yeni Bakan, Meclis'e sunduğu tasarıyı tamamen yeni baştan ele almış, Fransa ilköğretim sisteminin ve yasasının hemen hemen Osmanlı ülkesine ve Türkçe'ye bir uyarlamasını yapmıştı. Tasarı, ilköğretimin parasızlığı ve zorunluluğu üzerine dayanıyordu. Öğretmen yetiştirme ve öğretmenliğin bir meslek haline getirilmesi de yasa tasarısında önemli bir yer alıyordu.
Öğretmen yetiştirmek için Dârülmualliminlerde yeni düzenlemeler gereklidir. Bu okulların hepsi yatılı ("leylî") olmalıdırlar. Buradaki öğretmenleri Devlet yetiştirmeli ve istediği yere yollamalıdır. "Benim bütün ümidim Dârülmualliminlerdedir. Muallimler köye gitmeli, köyü aydınlatmalıdırlar. Köyün de muallimi nâsıhı, velinimeti olmalıdır. Biz böyle muallim istiyoruz" diyen Emrullah Efendi, bu alanda yapılacak çalışmalara, her iki bakanlığı sırasında da bütün gücüyle devam etmiştir. Yeni Dârül-mualliminler yaptırmış, gündüzlü olanları yatılıya çevirtmiş, İstanbul'da yatılı bir Dârülmuallimat kurdurmuş*, İstanbul Dârülmuallimînine "Tatbikat Mektebi" yaptırmış, kapatılmış olan Dârülmuallimîn-i Rüşdîleri yeniden açtırmış, idadi öğretmenlerini yetiştirmek için bir "Dârülmuallimîn-i Aliye" kurmuştur. "Çıktığı mektebe muallim olan efendilerle bir mektep idare olunamaz;" diyerek120 sağlam bir öğretmen yetiştirme politikası izleyen Emrullah Efendi'nin yatılılık politikası başarıya ulaşmış; 1914 yılında ancak üç öğretmen okulu gündüzlü kalmıştı.
Emrullah Efendi, yaptığı işlerin içinde, en fazla öğretmen yetiştirme çalışmalarını beğenmiştir. Mecliste Boşo Efendi (1876-1929)'ye karşı: "Canım sen de bizim Maarifi o kadar fakir zannetme! Bizim Dârülmuallimînlerimizin düzeni Avrupa'da bile yok!" demiştir.
KAYNAKLAR
AKYÜZ, Y. (1997). Türk Eğitim Tarihi. İstanbul: Kültür Üniversitesi Yayınları.
ERGÜN, M., (1990). Türk Eğitiminin Batılılaşmasını Belirleyen Dinamikler. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. VI/17.
ERGÜN, M. “Emrullah Efendi: Hayatı-Görüşleri-Çalışmaları”, DTCFD, XXX/1-2 (1982), s. 7-36.
GÜNDÜZ, M. (2010). “Gelenek ve Modernlik Arasinda Bir Eğitimci: Satı Bey ve Fenn-I Terbiye Adli Eseri Üzerine Bir Inceleme”, Turkish Studies-International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 5/3, 1392-1415.
KAZICI, Z. (1995). Emrullah Efendi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul: TDV Yayınları.
KOÇER, H., A. Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Problemi, Ankara 1967, s. 55; a.mlf.
POLAT, M. & Arabacı, İ (2015): “Emrullah Efendi ve Satı Bey’den Günümüze: Eğitimde Yenileşme Sorunsalı. Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, ss.35-43.

SOMER, Ziya: "Bir Adamın ve Bir Şehrin Tarihi. Tevfik Nevzat" İzmir 1948, ss. 28-29,31.

ÜLKEN, H. Z. (1998). Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yay



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder